Dünya Kocaman Bir Hollywood Stüdyosuna Dönüşürken…

Bundan üç dört ay öncesine geri dönelim. 2019 Aralık ayının son günlerini zihinlerimizde canlandırmaya çalışalım. Tahmin edebilir miydik, son 20 gündür dünyada olup bitenleri.

Tabii ki hiçbirimiz tahmin edemezdik. Tahmin etmeyi bırakın, tasavvur bile edemezdik.

O günlerde ilk haberler Çin’den gelmeye başladı. Yeni bir virüs ortaya çıkmış, hızlı bir şekilde Çinliler arasında yayılmaya başlamıştı.

İlk başta kale bile almadık. “Çinliler” dedik, “buldukları her canlı varlığı mideye indiriyorlar”. Dünyanın geri kalanı için sıradan bir 3. sayfa haberiydi, Çin’de olup bitenler. Umursamadık.

Sonra iş büyümeye başladı. Korona virüsü ya da diğer adıyla Covid-19, Çinliler arasında hızlı bir şekilde yayılmaya başladı. Her gün haberlerde son 24 saatte Çin’de ölenlerin sayısı artarak veriliyordu.

Çok az bir kısmımız bu haberlere bakıyordu. Birçoğumuzunhala ilgisini çekmiyordu bile.

Sonra ardından Çin’in belirli bölgelerinde karantinalar ilan edildi. İnsanların sokağa çıkmalarına kısıtlamalar getirildi. Mecbur kalmadıkça kimse sokağa çıkamaz oldu Çin’de.

*****

Kısacası Çin için hayat durma noktasına gelmişti. Çığlıklar yükseliyordu Çin’den.

Sosyal medyada gerçeklerden çok efsaneler dolaşıma girdi o günlerde.

Kimi komplocular laboratuvar ortamında hazırlanan bir virüsü konuşuyordu. Dünya nüfusunun azaltılması projesinden bahsediyordu.

Kimileri diğer güçlü devletlerin Çin ekonomisini yerle bir eden bir komplodan bahsediyordu.

Kimileri de Çin’in mutfak kültürünü yerden yere vuruyordu. Haksızda sayılmazlardı.

Türkiye’de de, Uygur Türklerinin Çinliler tarafından uğratıldıkları zulüm tekrar hatırlandı, sosyal medyada. Sürekli karşılaştırmalar yapılıyordu. ”Uygurluların intikamı alınıyor” diye içimizden geçirenler vardı.

Evet, Çin’e bu konuda kızgındık. Öfkeliydik. Soydaşlarımızın çektikleri yüzünden onlardan nefret ediyorduk. Lakin hiç aklımıza gelmiyordu, bu virüsün bizimde kapımızı çalabileceği.

İnsanoğlu, ilginç bir varlık. Gözünü nefret bürümüş bir kere. Suçluyu suçsuzu ayırt etmez. Varsa yoksa can çekişen Çinli. Oysa şunu gözden kaçırıyorduk: Bir kesimin yaptığı kötülük, bir toplumun tamamına mal edilemez.

*****

Öte yandan aralarında Türkiye’de olmak üzere, birçok ülkenin iş dünyasında bir hareketlilik başladı.

Sonuçta, Çin dünyanın en büyük ve en ucuz üretim yeriydi. Koca koca şirketler yıllık planlarını yaparken, o planlarının önemli bir yerini işgal ederdi Çin.

Avrupa’da birçok sektör alarm vermeye başladı. Devam edenticaret sözleşmeleri bir bir patlıyordu.

Ama bir yandan ellerini ovuşturanlar da vardı. Çinin küresel pazarda açtığı boşluğu doldurmak isteyen büyük küçük işletmeler atağa geçmeye hazırlanıyordu.

Kimsenin aklına gelmiyordu, Çin’de yanmaya başlayan bu ateşin, onlarında/bizlerinde hanesine düşeceği. Varsa yoksa fırsatı değerlendirmekti o günlerde şirketlerin amacı. Şimdi bırakın boşluğu doldurmayı, elindekilerden de olacak işletmeler var.

*****

Kimse farkında değildi, yakında kopacak fırtınanın. Devletler sırayla kapılarını Çin’e kapatmaya başladı.

Uçuşları durdurdular. Lojistiği kestiler. Bazı ülkeler Çin’den kargo bile kabul etmemeye başlamıştı.

Ama geç kalmışlardı. Virüs çoktan yayılmaya başlamıştı bütün dünyada. Bu kez hasta sayıları ve beraberinde gelen ölüm haberleri Avrupa’dan yükseliyordu.

Avrupa’da vaka sayıları artarken, bizim televizyonlarda Türk geni tartışılıyordu. Kimi zevatlar, popülerlik uğruna ortaya genlerimiz ile ilgili saçma sapan teoriler atıyordu. Aklıma gelmişken, nereye kayboldu o ahkam kesenler.

İşte ne olduysa Mart ayının başında oldu. Artık gün ve gün şahit olacaklarımız, Hollywood yapımı filmlerdeki sahneleri aratmayacaktı. Bu virüsün ilk yayılmaya başladığı günlerde, kimsenin zihninde canlandıramayacağı olaylara tanık olacaktık.

Avrupa’da komşu olan ülkeler, birbirlerine sınırlarını kapamaya başladılar. Yolcu trafiğini durdurdular. Okulları, üniversiteler tatil edildi. Uzun zamandır dalgalı bir süreç izleyen Avrupa Birliği’ndeki belli başlı ülkeler, müttefiklerine sırt çevirmeye başlamıştı bile.

İnsanların hareket alanlarını kısıtlanmaya başladı. Boş zamanlarımızda birbirimizle vakit geçirdiğimiz mekanlar bir bir kapatıldı. İnsanlık adeta evlere hapsolmaya başladı.

Sanki sinema ve televizyon dünyası, yeni bir çekim metodunu uygulamaya başlamıştı. Bizlerde, doğaçlama şeklinde eş zamanlı kaleme alınan ve henüz sonu yazılmamış bir senaryonun ürününü izliyoruz.

Evet, bugünlerde sonuçlarının nereye varacağını kestiremediğimiz bir tarihe canlı tanıklık ediyoruz.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Fatih Şimşek - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak MedyaRota Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan MedyaRota hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler MedyaRota editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı MedyaRota değil haberi geçen ajanstır.



Anket Hendek'te Seçimi Kim Alır? Tıkla Oy Ver!
Tüm anketler