Baro Kadın Hakları Merkezi’nden 5 Aralık Açıklaması

Sakarya Barosu Kadın Hakları Merkezi, 5 Aralık Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkı Verilmesinin yıl dönümü nedeniyle basın açıklaması yaptı.

Merkez tarafından yapılan açıklama şu şekilde:

“5 Aralık 1934 Kadınların Seçme ve Seçilme Hakkını Elde Etmesi

5 Aralık 2021 355 Kadın Cinayeti ile Günümüz Türkiye’si

Türk kadınının cumhuriyet öncesine dayanan var olma, eşitlik, adalet, haklarını kazanma mücadelesi cumhuriyetin ilanı ile birlikte Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün devrimleriyle sonuç vermeye başladı. 1926'da Türk Kanunu Medenisi'nin kabulüyle birlikte sosyal alanda eşitlik kazanmakla başlayan kadın hakları mücadelesi Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında hukuki, siyasi, sosyal birçok alanda hızlı bir gelişme gösterdi. 1930lu yıllarda kademeli olarak başlayan kadınların siyasi hak kazanımları sonucunda 1930 yılında Türkiye'nin ilk kadın belediye başkanı Sadiye Hanım görevine başlarken; 5 Aralık 1934'e gelindiğinde kadınların seçme ve seçilme hakkını elde etmeleriyle bu durum taçlandırılmış oldu. Türkiye'de kadınların katıldığı ilk genel seçim olan 8 Şubat 1935 seçimleri sonucunda 18 kadın milletvekili temsil yetkisi bularak meclisteki yerlerini almış oldu.

Türkiye Cumhuriyeti'nin, kadınların siyasi hak elde etmeleri noktasında diğer birçok batılı ülkeye öncülük ettiği bilinen bir gerçek. Bu durum dillere pelesenk olsa da 87 yıllık süreç göz önüne alındığında Türkiye'de kadın hakları meselesi gelişmek ve değişmek yerine geriletilmiş vaziyette. Genç Cumhuriyetin kadın hakları konusundaki kararlı ve cesur atılımları asırlık cumhuriyette istikrarını kaybederek mevcut yasal düzenlemelerin dahi uygulanmadığı bir konuma evrilmiş bulunmakta.

5 Aralık 1934'te oldukça çağdaş bir yaklaşımla kadınların seçme ve seçilme hakkını elde ettikleri bu elzem gün, kadınların bu haklarını günümüzde ne kadar kullanabildiklerini ve hakların kullanılması noktasında önlerine çıkan en büyük engellerden biri olan toplumsal cinsiyet temelli eşitsizliği bir kez daha gözler önüne sermektedir. Zira Türkiye Cumhuriyetinde kadınlar 1934'ten beri seçme ve seçilme hakkına sahip olmalarına rağmen 87 yıllık ömre bir tane kadın cumhurbaşkanı, bir tane kadın meclis başkanı dahi sığdırabilmiş değiliz. Kendimize yer bulamadık. Tek kadın başbakan Tansu Çiller'in 1993'te başlayan başbakanlık süresi yalnızca 3 yıl. Türk kadınının siyasi arenada ulaşabildiği en üst nokta ise bakanlık. 1971 yılında Türkan Akyol'un ilk kadın bakan olarak hükümette yerini almasının ardından yalnızca 27 kadın bakanlık yapabildi. 2 ay 2 gün - 3 yıl 10 ay arasında değişen görev süreleri ise tablonun karanlık bir diğer yüzü. Mevcut kabinede görev yapan yalnızca bir kadın bakan var.Kadın milletvekili sayıları da övünmekten oldukça uzak. %17,4le Türkiye, kadın milletvekili oranında dünyadaki 192 ülke içinde 117'nci, Avrupa’da 37 ülke içinde ise sondan üçüncü sırada. Türkiye Cumhuriyeti'nin 100 yıl önce kadın hakları konusunda batılı ülkelere öncülük etmesinin ardından 2021 yılında Afrika ve Orta Doğu ülkelerinin bile gerisinde kalması şüphesiz ki düşünülmesi, kabul edilmemesi ve çözüm bulunması gereken bir başka nokta.

Kadınların kaymakam olmaları 1989 yılına kadar mümkün değilken, yapılan değişiklik neticesinde ilk kadın kaymakam Özlem Bozkurt Gevrek 1992'de, ilk kadın vali Lale Aytaman ise 1991'de görevine başladı. Türkiye'de 1972 yılına kadar hiçbir kadın baro başkanlığına seçilmemişken Elazığ Barosu’nda 1972’de örneği daha önce görülmemiş bir değişim yaşanmış ve Nermin Özkaya baro başkanı seçilerek ilk kadın baro başkanı unvanına sahip olmuştur. Günümüze kadar görev almış olan toplam kadın vali, kadın kaymakam, kadın baro başkanı sayısı ise çok çok az. Kadının var olduğu her alanda örneklerine kolayca rastlanılabilen, çoğu zaman yadırganmayan bu durumun en kısa zamanda değişmesi büyük önem arz etmekte.

Sayısal veriler buz dağının görünen kısmı. Zira kadınların karar mekanizmalarında, siyasette, toplumun her alanında ayrımcılığa uğramalarının sonucu çok daha korkutucu: Kadınlar adına, kadınların temel hakları başta olmak üzere birçok hususta başkalarının karar alabilme gücü Seçme ve seçilme yeterliliğini haiz bulunan Türk kadını başta TBMM olmak üzere diğer birçok kurumda olması gerektiği şekilde temsil alanı bulabilseydi 19 Mart 2021 tarihinde ve bir gecede İstanbul Sözleşmesi tek taraflı olarak feshedilebilir miydi? Her geçen gün artan kadına şiddet, kadın cinayetleri, çocuk istismarı gibi konular etkin soruşturulmadan üstü kapatılabilir miydi? Kadınların yaşam hakkı için mücadele edilirken üstelik sorun belliyken çözüm üretilmekten kaçınılabilir, başka meselelere öncelik verilebilir miydi? Kadınların sosyal, siyasi, hukuki haklarını alabildikleri 1934 yılından, yaşam hakkı için mücadele verdiğimiz ve yıl başından bu yana kayıtlara göre 355 kadınımızı kadın cinayetiyle yitirmenin önüne geçemediğimiz, sayısız şiddet, istismar, hak ihlali yaşadığımız 2021 yılına...

Kadınlar hak ettikleri temsil yetkisini almadıkça kadın haklarıyla ilgili meselelerin önüne geçilemez, çözüm bulunamaz, kadın söz konusu olduğunda tüm sorunlar ikincil planda bırakılmaya devam eder; Anayasa'da yer bulan insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletinden hiçbir şekilde bahsedilemez.

"Daha emin ve daha doğru olarak yürüyeceğimiz bir yol vardır: Büyük Türk kadınını çalışmamıza ortak kılmaktır." anlayışıyla yola çıkan Mustafa Kemal Atatürk'ün ardından gelenler ne yazık ki bir arpa boyu kadar yol alabildiler. Öyle ki atılan adımlar neticesinde dahi geldiğimiz nokta 21. yüzyılın gereklerinin çok gerisinde kalmamızı önleyemedi. Türkiye Cumhuriyeti'nde kadınlar daha fazlası için mücadele etmeye, görülebilir, duyulabilir olmaya, haklarını kazanmaya, kazandıkları hakları uygulatmaya yılmadan devam edecekler.

Genç Cumhuriyet'te atılan kadın hakları adımları göz önüne alındığında 100.yılını kutlayacak olan Cumhuriyetten beklentimiz çok daha fazla. Kadınların seçme ve seçilme haklarının 87.yılını kutladığımız bugün kadına şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadelemiz başta olmak üzere kadın haklarıyla ilgili her konuda devam ettirdiğimiz mücadelemizi insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletinin gerektirdiği şekilde hiçbir taviz vermeden her kadın özgür, her kadın eşit, her kadın refah içinde olana kadar devam ettireceğimizin altını bir kez daha çizmek isteriz.

"Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur."

04 Ara 2021 - 12:09 - Gündem


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak MedyaRota Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan MedyaRota hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler MedyaRota editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı MedyaRota değil haberi geçen ajanstır.